31 Ocak 2013 Perşembe

“SEYRET” (Gökçeören) KÖYÜNDEN SEYİRLİKLER…

 
    Kaş'ın Gökçeören köyü, İzne Mevkiinden, kışın en tatlı zamanlarının içinden, geçiyorum şimdi. Bir gün sonraya atlamak isteyen saatin, yelkovanının ucundayım. Okulun büyük atölyesinde, eski adıyla Seyret İlköğretim okulundan, yüksek sedir tavanlı okulun sınıfından, Merhaba…

   Hoş bir melodinin tırmanıp inişinde geziniyorum. Tam önümde aylardır yazmamı bekleyen bilgisayarım, sol tarafımda desenlerini yakarak çalıştığım karyola başı ve sağ tarafımda yeni biten kavak ağaç üzerine yaptığım güneş desenli bardakaltlarım. İşte biz gecenin tam on ikisinde, tam tekmil derslere hazır bir şekilde başlıyoruz atölyede akmaya. Zaman sabaha varmak için yol alırken ben tam ters yönde ilerliyorum. Atölyede ki akustik, çarpıp duvarlara, tatlı tatlı yankılanan soprano tizleri ile buluşuyor.

   Yıllar önce bu okulun, minik elli öğrencileri ile buluşuyorum, gözlerim eski bir karneye takılıyor. Karnenin sağ alt köşesinde sınıf öğretmeninin tatlı, birazda eleştiren sözlerini yakalıyorum, “tatilde bol bol kitap okunmalı…”

   Bir gün geri dönüp gelmek, açılmak ve okunmayı sabırsızlıkla bekleyen bu tüm hatıralar, kucağıma oturuyor bir anda, sabırsızlıkla oyun oynamayı bekleyen çocuklar gibi heyecanlanıyorum. Çok eskilerden bir evrak geçiyor yine elime,Öğretmenin kendi el yazısı ile yazdığı,1966 yılına ait bir dilekçe,derken bir dilekçe daha, bir rica daha Kaymakamlığa;
   Çocuklarımıza daha sağlıklı Eğitim verebilmek adına, tuvaletlerimizin yapılabilmesi hususunda…
Son okuyabildiğim ya da okunabilen kısmı ile bu dilekçeyi, sararmış ve yorgunlaşmış hali ile alıp, bir dosyaya yerleştiriyorum.
   Yalınayak, yağmur çamur demeden, sırf okuyabilmek ve çocuklarını okutabilmek adına, Kaş'ın tüm köylerinden minicik ayakları ile okula ilerleyen çocukları görüyorum. Okulun yüksek tavanlı, sedir ağaçları içinde ki bu alanda, ders zili çalıyor birden. Aniden kalkıp toparlanmaya başlıyorum. Tam tekmil, öğrenmeye hazır, minikler doluşuyor atölyenin tezgahlarına, şaşkınım.

   1946 yılında başlamış okulumuzun hikâyesi. Köyün sakinleri, sedir ağaçlarından, taş duvarları olan sevimlimi sevimli bir okul yapmak için çocuklarına,kolları sıvamışlar,öyle anlatıyor bu okulda okuyan tüm öğrenciler,yazılı,çizili dilekçeler. İlk, dört öğrencisi ile açılış yapıyor Seyret köyü ilköğretim okulu. Üç kız, bir erkek…

    Şiddetle kapanan pencerenin sesiyle sıçrıyorum, rüzgar buralarda inatçı ve serttir, öyle ya, Kaş'ın ortalama 11 km. uzağındayız. Kaş'tan yukarılara doğru çıktıkça, Oksijen burnunuzu yakar nefes alıp verirken, sabahları keçilerin tozu dumana katarak, okulun önünden koşarcasına, kuyuların olduğu alana gidişlerini görürsünüz, sincapların delice koşuşturmalarının arkasında, bir badem kabuğunun gizli olduğunu öğrenirsiniz buralarda.
   Çarpan pencereyi kapatmak için okulun içinde ki diğer dersliğe gidiyorum. Hemen bitişiğinde ki bu salonda, büyük sınıflar okuyormuş, tozlanmış belgeler arasında bu bilgileri bulabiliyorsunuz. Dördüncü ve beşinci sınıfların dersliği burası. İçeri girdiğinizde sağ tarafınızda kara tahtası tüm heybetiyle karşılar sizi. Kimilerimiz iyi hatırlar, tebeşir tozlu, beyaz yakalı,siyah önlükleri. İşte bende O çocuklardan biriyim. Şimdi bu kara tahtanın önünde, kendi çocukluğuma, oturduğum minik sıralara gidiyorum. Karşımda duran bu kara tahtanın üzerine beyaz tebeşirle yazıyorum;

Ders : Hayat Bilgisi
Konu : Likya toprakları ve Uygarlığı.
Süre : 40 Dakika.

   Zengin coğrafyası ile Likya toprakları, eski adıyla, Teke Yarımadası. Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon'un bu topraklarda doğmuş olması, bu coğrafyanın sadece doğal güzellikleri değil, büyük bir uygarlığın geride bıraktıkları ile de karşımda duruyor.
   Her mevsim başka çiçek ve bitki dokusuyla Likya'nın enfes topraklarına bakıyorum. Gökçeören köyünün eski adıyla Seyret köyü olduğunu öğreniyorum okuduğum sayfalarda, eşsiz cümlelerin tasvirlerinde, Likya'lıların nefes alıp verişlerini hissediyorum.
Burası Kaş'ın Gökçeören Köyüne bağlı İzne Mevkii.

   Usulca büyük sınıfın kapısını çekip, çarpan pencereyi sıkı sıkı kapatıyorum. Atölyeye geri dönüyorum, saatler gece yarısını çoktan aşmış, sessizce atölyenin ışıklarını kapatıyorum.
Mektephan'ın kapılarını kapatırken, benimle birlikte dışarı çıkan çocukların cıvıltısına karışıyorum. Ta ki sabah olup, yeniden ders zili çalıp hepimizi çağırana kadar beklemeye gidiyorum.

İzne'den Sevgiler…

Nejat BEŞKARDEŞ

KAYNAK : Kaşaydınhaber Gazete-Matbaa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder